27 Mart 2009 Cuma

Euro Stars

Eskiden gazete ve dergilerde küpürler vardı. Bunları doldurup belli adreslere gönderir, yıldızlar karması için oyuncu seçerdin. O zamanlar bu küpürler çok ilgimi çekerdi. Aklıma geldi de gece gece araştırayım dedim en son ne zaman yapılmış falan diye. Euro Stars dediğimiz olay sadece 4 sene sürmüş. 1996 ile 1999 arasında yapılmış sanırım. Daha öncesi bu şekilde var mı bilemiyorum açıkçası. Bilenler varsa bana da iletirse sevinirim. Daha öncesini ben de şu şekilde buldum. Hazırlık maçları şeklinde yapılmış organizasyonlar. Avrupa Karması ile Real Madrid oynuyor mesela.

Bu organizasyonun ilki İstanbul'da yapılmış 96'da. David Rivers Olympiacos forması giyerken MVP seçilmiş. Asvel'li Delaney Rudd üç sayı yarışmasını kazanmış. İbrahim Kutluay, Orhun Ene ve Naumoski de o maçta forma giymiş.

Diğer bilgilere şuradan ulaşabilirsiniz.

Hazır böyle bir yazı yazmışken bu sene kendime göre seçtiğim kadroları da paylaşayım. Şunu da belirteyim ki bunları yazarken çok zorlandım çünkü batı diye birşey kalmamış neredeyse.

Doğu: Earl Calloway, Theo Papaloukas, Carlos Arroyo, Dimitris Diamantidis, Ramunas Siskauskas, Gordan Giricek(isimden dolayı ve uzun çok olduğundan dolayı Mirsad'ı alamamamdan dolayı), Lior Eliyahu, Erazem Lorbek, Mike Batiste, Nikola Pekovic, D'or Fischer, Nikola Vujcic

Batı:
Terrell McIntyre, Pablo Prigioni, Sani Becirovic, Immanuel McElroy, Igor Rakocevic, Juan Carlos Navarro, David Hawkins, Ersan Ilyasova, Felipe Reyes, Ksistof Lavrinovic, Boniface Ndong, Tiago Splitter

29 Haziran 2008 Pazar

Bu Sefer Galibiz


İlk maç İspanya-Rusya arasındaydı. Rusya maçı rahat tempoda götürsede 3. çeyrekle birlikte gaza gelen İspanyollar şut yüzdesini düzeltince maça ortak oldu. Özellikle 12 numaraydı yanılmıyorsam Jael Fraixanet attığı orta şutlarla maçı İspanyaya getirecekti ki klasik Rus boy avantajı ve maç sonu oynama artısı ile maçı aldılar, son topu İspanya acemi sekilde oynadı. Rusya güçlü takım, pota altı çok sağlam ve bazen elleri ısındığında çok iyi şut sokuyorlar, turnuvanın en iyi sut atan takımı bence. İspanya ise geçen yıl şampiyon olmuş, ama bu yıl işleri zor.

Günün ikinci maçında ise Ay Yıldızlı takımımız Fransayı zor da olsa yendi. Fransızlar özellikle son çeyrekte vidaları sıkıştırdılar ve geriden gelip maça ortak oldular, ancak özellikle Begüm'ün çabaları ve Gizem Yavuz'un son dakikalarda ki attığı şutların başarılı olması bize galibiyeti getirdi. Bahar gene vasattı, daha iyi olmasını bekliyorum açıkcası.

28 Haziran 2008 Cumartesi

Ümit Milli Bayan Takımımız İlk Gün Mağlup


Dün akşam Akatlar Spor Salonunda Bayan basketbolu şöleni vardı. İtalyada düzenlenecek turnuva öncesi son hazırlıklar için İspanya, Türkiye, Fransa ve Rusya Milli Takımları kendi aralarında 3 gün boyunca hazırlık maçı yapacaklar. Dün turnuvanın ilk gününde saat 16.00 da Fransa ve İspanya karşı karşıya geldi. Zevkli bir maç olacağını tahmin etsem de Fransa, rahat bir şekilde İspanyayı 65-45'lik skorla geçmeyi bildi. İzlediğim kadarı ile ( 2. çeyreğin ortasından itibaren) Fransayı çok beğendim. Yaşları ufak olmasına rağmen takım düzenini oturtmuş ve göze hoş gelen basketbol oynuyorlar. İspanya içinse pek bir kanı edinemedim, Fransa turnuvanın favorilerinden olacak gibi.

Turnuvanın 2. maçında ise Ay Yıldızlı ekibimiz, Rusya karşısında maçı son çeyreğe kadar başa baş götürse de son çeyrekte ki yorgunluk Rusya'nın farkı açıp maçı kazanmasını sağladı. Rus Milli Takımının diğer takımlara göre en büyük avantajı uzun boyları ve güçlü fizikleri. Zaten ekol haline gelmiş takımlar, her zaman belli başarılara gidebiliyorlar. Turnuva takımı olmakla da alakası çok bu durumun. Ay Yıldızzlı ekibimizde ise Bahar Çağlar ilk maçında kötü bir performans sergilesede, topu yere vuruşu bile "ben yıldızım" imajı sergilemesine yetti. Geleceği çok parlak bu kızın, yeter ki havalara girmesin, basketbolunu daha nekadar geliştirebilirim diye düşünsün ve bunu uygulasın.

Turnuvanın 2. günü bugün oynanacak 2 maçla devam edecek.

16.00 Rusya-İspanya
18.00 Türkiye-Fransa

27 Haziran 2008 Cuma

Lincoln Nerelerde?


Cassio De Souza Soares Lincoln, bugünlerde İstanbul'a uğramak yerine Brazilyada kalıp kendini naza çekmeye karar vermiş durumda. Bu olay çok sık rastlansa da Türkiye de olay Galatasaray'ın başına gelince, basında üsteleme konusunda kendine yakışanı yaptı ve konuyu deştikçe deşmeye başladı. Bu durum kuşkusuz Galatasaray camiasına zarar vermeye başladı ve Lincoln İstanbul'a ayak basınca cezası sırf "basın gazı" yüzünden katlanacaktır.

Yeni hoca Skibbe ise, olayı olgunlukla karşılasa da içinden "daha 2 gün oldu sorunlara bak, güler misin ağlar mı" dediğini duyar gibiyim. Ancak gençlere inanan bir antrenör olan ve oyuncularla arasını hep sıkı tutan, onlara bir abi gibi yaklaşn Skibbe, Lincoln geldiğinde de bu tavrını sürdürecektir.

Cassio Lincoln'de biraz akıllı davranmalı çünkü çalışabileceği en iyi antrenörlerden biri ile çalışma fırsatı yakaladı.

6 Haziran Rafael Nadal Roger Federer Macı


Fazlaca narsist bir baslik aslinda ilk yazi icin, hem daha yeni gitmedi mi tadi damağımızdan, Roland Garros finalinin. Ama işte görünen köy de pek kılavuz istemiyor bu ara, hele söz konusu ademoglunun erkek tarafıysa eger tenis muessesesinde. dünyanin bir ve iki numarası parsellemisler bu ara büyük slamleri, toprak kortun tozunu seven delikanlımız Nadal
ve çim korta takim elbiseyle cıksa yadırgamayacagimız rolex saatli Roger Federer. isviçrenin cikolatasiyla ispanyanin siestasi yarissa daha zor olurdu herhalde tercihim, hem de çikolatayi hiç sevmememe rağmen, ama konu nacizane piçimiz nadal ile beyefendi nadal olunca ibre her zaman rafadan yana durmakta, hem de amcass Barca efsanesiyken kralin yani real in tarafinda cephe almasina ragmen.


Baslik neden mi boyle, eger mucizevi bir maç cıkaran Gulbis bile duramadıysa nadalin karsısında, ki kendisi mükemmel bir birinci ve ücüncü set oynamıstır, Nadalin bundan sonra duracagı tek yer, bir sonraki pazardır, o da alıskanlıktan olsa gerek Roger karsısında, eh yarı finalde Djokovic tehlikesi de yok artık, tatarımız turkumuz Murat oglu Marat sayesinde.

Bu arada beyaz da yakismamıs kendisine, final macina özel yesil kaprisi benden hediye,10 gün sonra da final macinda trt 3 te bulusmak dilegiyle.


Finalin diger kösesi fedex üzerine ise bir baska yazıda görüsmek niyetiyle.

New York Knciks=Balon


Danilo Gallinari'nin draft balonu olacağını yazarken içimden acaba Knicks gene şaçmalayıp Gallinari'i alır mı diye aklımdan geçirmedim değil. Beni yanıltmayı yine başaramayan Knicks gene kumarımı oynarım, tutarsa benim, tutmazsa sizin olsun dediler. Ama ben bu kumarlarının tuttuğuna pek şahit olamadım David Lee haricinde. Mike D'Antonio'nun İtalyan asıllı olması ve Danilo Gallinari'nin babası ile eski takım arkadaşı olması bu seçimde belki etken olmuştur ama Isıah Thomas olsa böyle bir seçim yapmazdı ki, Jerryd Bayless'ı seçmesi Knicks adına hayırlı olacaktı.

Gene zor bir sezon New York'u beklemekte. Şişirilmiş kontratlar, basket oynamayı sevmeyen oyuncular arasında D'antonio'nun işi kolay olmayacak. Zoru başarabilirse büyük atılım olur New York için. Çünkü Knicks, New York'un her zaman kalbi olmuştur.

Gururluyuz


Euro 2008 bitimine 2 gün kala daha yeni Türkiyeye varan bir Milli Takımımız var. Yarı Finale kadar çıkmayı başarıp kıl payı Finali kaçırdık. Ben diyim şansızlık, siz diyin Almanya'nın tecrübesi. Elendiğimiz için kimse üzülmedi. Sadece bir sinek ısırığı kadar acı hissettik. Çünkü gururluyduk, kimsenin inanamayacağı şeylere imza attık. Son saniyelerde goller, sahada ayak basılmayan yerler hepsinde bizim imzamız vardı.

Bu şampiyonanın en büyük rengi olduk. Gökkuşağı gibiydik. Bazen sarı gibi ışıl ışıl, bazen mavi gibi kararsız. Ama hep kırmızıyı gördük sonunda, mutluluğu, gurur, sevinci. Ülkemizde sorunları herkes unutup, tek yürek olmuştu. Taksim, Levent, Ankara, Arrtvin, İzmir hepsi tek yürek olarak atıyordu. Ülkenin en başındakiler bile yan yana durmaktan çekinmiyorlardı. Nefretlerini içlerine gömerek, sadece anı yaşamaya çalıştılar. Gün birlik günüydü ve inanarak geldik buralara. Ama işimiz daha bitmedi. "Fatih'in aslanları" 2010da da şovlarına kaldığı yerden devam edeceklerdir, şüphemiz olmasın. Çünkü diğer Ülkelerden bizi ayıran en önemli özelliğe kimse kolay kolay balta vuramaz.

Yüreğimiz kimsenin sahip olmadığı kadar büyük!